Etiket arşivi: Doğaüstü

Nobunagun

Nobunagun

Nobunagun da adını meşhur tarihi karakter Oda Nobunaga’dan alan animelerden biri. Nobunagun Masato Hisa’nın aynı adı taşıyan mangasından yola çıkılarak Hiroshi Yamaguchi tarafından yazılıp Nobuhiro Kondo tarafından yönetiliyor. 2014 yılında yayınlanan anime, 13 bölümden oluşmakta. Devamı olsa olurmuş valla.

Dünyayı istila etmeye çalışan, uzaydan gelen ve Evrimsel İstilacı Cisimler (EİC) adlı yaratıklar. Bunlarla savaşma yetisi sağlayan E-genlerine sahip insanlar. Ortalamanın altında bir okul başarısına rağmen silahlar, askeri araçlar, gemiler, uçaklar, tanklar konusunda ileri seviyede bilgi sahibi, asosyal bir lise öğrencisiyken Tayvan’a yaptıkları okul gezisinde EİC saldırısının ortasında kalınca E-geni uyanan Ogura Sio. Bu Ogura Sio Nobunaga’nın reenkarnasyonu olmuş oluyor.

Bu olaydan sonra Ogura Sio bu yaratıklarla savaşmak için oluşturulmuş Dogoo adlı organizasyona dahil olup diğer E-geni sahipleriyle birlikte savaşmaya başlıyor. Sio üzerinden Nobunaga’nın üstün savaş stratejisi tekniklerine vurgu yapılıyor. Nobunagun da Nobunaga’nın kendi yaşadığı dönemde yeni yeni gelişen silahlara verdiği önemden dolayı Sio’nun uyanan silahına verdiği isim.

Bölümlerde yaratıklarla yeni yeni mücadelelere yer verilirken sonlara doğru Komutan olan yaşlı kadın, yardıma gelen uzaylı yaratık, Komutanın sağ kolu olan Saint-Germain ve E-genleri hakkında bilgiler ediniyoruz. Sona doğru bu şekilde açıklık getirmeleri de güzel olmuş.

Nobunagun’un sonucunda dünyanın yaratıklardan kurtulduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz ki tam olarak bu nedenle devamı olabilirmiş demiştim aslında. Şahsi görüşüm eğlenceli, sürükleyici bir anime olduğu yönünde.

Nobunagun’un müziklerini Yutaka Shinya yazmış.

Açılış Müziği: Pay Money to My Pain’in seslendirdiği Respect for the Dead Man

Kapanış Müzikleri:

İlk Bölüm: Pay Money to My Pain’den Respect for the Dead Man

2-5. ve 11-13. Bölümler: Shiori Mutō, Yū Asakawa ve Sumire Uesaka’nın seslendirmesiyle Chīsana Hoshi’nin alfa versiyonu

6-10. Bölümler: Shiori Mutō, Chiwa Saitō, Mutsumi Tamura and Ayumu Murase’nin seslendirmesiyle Chīsana Hoshi’nin beta versiyonu

Natsume Yuujinchou – Natsume’nin Arkadaşlık Defteri

Natsume Yuujinchou Yuki Midorikawa’nın manga serisinden uyarlanmış bir anime. Manga o kadar beğeni kazanmış ki; 2008 yılında ilk kez düzenlenen Manga Taishou ödülleri finalistleri arasında yerini almış. Anlaşılan o ki kazanamamış; ancak bu çok güzel olmadığı anlamına gelmiyor. 🙂

Anime ise 5. sezonda ve devam ediyor. Şöyle bir bakayım diye açıp işlerime ara verecek seviyede izlememe neden oldu. Bu açıdan bakarsak kötü, kaka, izlemeyin sakın. 😀 Sezonlar 13 bölüm, her bir bölüm  ortalama 22-23 dakika sürüyor.

Kahramanımız Natsume Takashi lise öğrencisi bir genç. Anneannesi Natsume Reiko’nun gücünü miras almış ve Japonca’da ‘ayakashi, youkai’ denen her tür ruh, hayalet, tanrı (Japonya’da bolca vardır bunlardan da), cin gibi yaratıkları görebiliyor. Ailesi küçük yaşta öldüğü için Natsume dönüşümlü olarak akrabalarının yanında kalıyor. Küçücük yaşı ve ailesini kaybetme travmasına başkalarının göremediği ve başına musallat olan yaratıkları da ekleyince dışarıdan garip davranan, sürekli yalan söyleyen biri gibi göründüğü için hiçbir akrabası uzun süre yanlarında kalmasını istemediği için sürekli yer değiştiriyor. Aynı sebepten ötürü arkadaşı da yok. Olsa da kısa sürede başka bir yere taşındığı için kaybederdi herhalde.

Aslında her yeni bir okula transfer oluşunda hemen birileri yanına yaklaşıp arkadaş olmaya çalışıyor; ama kısa süre içinde bir youkai başına gelip garip şeyler yapmasına neden olduğu için insanlar aynı hızda uzaklaşmayı tercih ediyor.

Bütün bu sebeplerden ötürü haklı olarak onlardan nefret ediyor. Sonra bir gün işler yine karışmışken uzak bir akraba çıkıp geliyor ve biz Takashi’ye bakmak istiyoruz diyorlar. Tabii ki en son akrabanın canına minnet. Toukosan ve Shigerusan çocukları olmayan bir çift. Kucak açıyorlar Takashi’ye, o da onları çok seviyor. Okulda hemen arkadaşlar buluyor. Ama youkailar da boş durmuyor tabii. Çalışmalara devam. Tam da bu sıralarda bir youkaidan kaçmaya çalışırken başka bir tanesine denk geliyor. Şans kedisi maneki neko şeklinde olan bu youkai meğersem Reiko’nun tadınığıymış. Reiko youkailarla düello yapıp onları yenmenin karşılığında isimlerini bir kağıda yazmalarını istiyormuş. Bu kağıtlardan oluşturduğu defter de seriye adını veren Natsume’nin Arkadaşlık Defteri. Yalnız bu defter Reiko’ya adını yazan youkaiları kontrol etme gücü de verdiği için çok tehlikeli. Bu gücü nedeniyle defter içinde adı olan, olmayan bir sürü youkai tarafından ele geçirilmeye çalışılıyor.

Natsume maneki neko şeklinde, asıl adı Madara olan ama Nyanko Sensei adını verdiği oldukça güçlü youkai ile bir anlaşma yapıyor. Takashi defterdeki adı bulunan youkailara adlarını geri verecek. Nyanko Sensei de bu süre zarfında Natsume’nin koruması olacak. Eğer hayatı boyunca hepsini geri veremezse Nyanko Sensei defterin kalan kısmını miras alacak ve Natsume’yi yiyecek. Ne kadar masum bir anlaşma değil mi? 😀 😀

Böylece Natsume’nin anneannesi Reiko’yu tanıma, youkailar ve insanlarla olan ilişkilerini gözden geçirme, yanında bulunduğu aileyi korumak isteme, youkai olsun insan olsun iyilik yapma duygularını kaybetmeme, bu arada defterde adı olan youkailara denk geldikçe isimlerini geri verme, arkadaş edinme, çeşitli nedenlerle youkaiları gördüğünü bilmelerine rağmen hala onunla kalan arkadaşlar edinme, onlarla nasıl iletişim kurması gerektiğini öğrenme, youkaiları gören, hatta zararlı olanları kovma işleri yapan ve bunun için başka youkaiları hizmetine alan insanlarla olan maceraları başlıyor ve hala devam ediyor.

Youkai kovucular da kendi aralarında iyi niyetli ve kötü niyetli olarak ikiye ayrılıyor bu arada. Mesela Natorisan var. Ailesi eskiden bu işi yapıyormuş. Youkai gören biri çıkmamış aileden. Bırakmak zorunda kalmışlar. Sonra Natorisan kendi vücudunda dolaşan kertenkele görünümlü bir youkai ile dünyaya gelip aile işini yeniden başlatmaya karar vermiş. Görünürde ise meşhur bir oyuncu. Bir de Matoba ailesi var. Onlar da kötü olanlar. Youkailar kötüdür, kullanabiliyorsan kullan, kullanamıyorsan yok et veya mühürle mantığıyla hareket ediyorlar.

2005’te başlayan mangası da 2008’de başlayan animesi de devam ediyor Natsume Yuujinchou’nun. Bakalım nasıl maceralar var? Natsume defterde adı olan youkaiların hepsine adlarını geri verebilecek mi? Hayatının bundan sonraki kısmı nasıl olacak? Daha da önemlisi bunları görebilecek miyiz? İnşallah devam ederler yazmaya ve çekmeye de görebiliriz biz de. 🙂

Açılış ve Kapanış Müzikleri

Sezon 1 Açılış: Shūhei Kita’dan Issei no Sei

Sezon 1 Kapanış: Kousuke Atari’den Natsu Yūzora

Sezon 2 Açılış: Long Shot Party’den Ano Hi Time Machine

Sezon 2 Kapanış: Kourin’den Aishiteru

Sezon 3 Açılış: HOW MERRY MARRY’den Boku ni Dekiru Koto

Sezon 3 Kapanış: Kousuke Atari’den  Kimi no Kakera

Sezon 4 Açılış: Hiiragi’den Ima, Kono Toki

Sezon 4 Kapanış: Marina Kawano’dan Takaramono

Sezon 5 Açılış: Sasanomaly’den Takarabako

Sezon 5 Kapanış: Aimer’den Akane Sasu

Mushishi

İşte en sevdiklerimden, en Japon olanlardan Mushishi. Aslında bölümden bir arkadaşımın tavsiyesiyle 2012’de ilk sezonunu izlemiştim. Bir ara yine izlesem diyordum, 2016’ya kısmetmiş. Yeni bölümler de ödülüm oldu. 🙂

1999-2002 arasında Yuki Urushibara’nın yarattığı bir manga Mushishi. Animesini ise Hiroshi Nagahama yönetiyor. İki sezon olan Mushishi’nin sezonları da iki parçaya ayrılıyor diyebiliriz. Arada olmayan bir bölüm görürseniz oraya iki bölüm niteliğindeki film yerleşecek. 🙂 İlk sezon 2005-2006 yılları arasında yayınlanıyor. Filmi de öyle. İkinci sezon Mushishi: Zokushou ve filmi ise 2014-2015 yılları arasında.

Mushi yaşam kaynağına bizden çok daha yakın olan, herkesin göremediği bazıları daha gelişmiş, bazıları sadece organizma niteliğinde yaratıklar olarak tanımlanıyor. Bazıları zararsız, bazıları insanları hasta edebiliyor, bazıları da çok çok daha tehlikeli. Mushi uzmanı yani Mushishi Ginko’nun maceralarını görüyoruz animede de. İlerleyen bölümlerde Ginko’nun adının ve kendinin nerden geldiğine, saç rengine dair bir miktar bilgi de ediniyoruz.

İzlerken dikkat edecek olursanız, Mushihi’de sıradan kahramanların hemen hemen hepsi birbirine benzer. Çizim olarak yani. Çünkü önemli olan, asıl odaklanmanız gereken konudur. Yalnız ben neden herkesin, ki nadiren daha büyük yerleşim yerlerine gittiğini gösterse dahi oralarda durum aynı, klasik Japon tarzı kıyafetler giyerken sadece Ginko’nun Batı tarzı giyindiğini çok merak ediyorum. Henüz cevabını bulabilmiş değilim. Bilen varsa beri gelsin ve beni de bilgilendirsin lütfen!

Akıp giden bir konu olmadığı için pek değinemiyorum ama her bölümde Ginko’nun yeni bir yer, yeni bir Mushi’yle macerasını izleyeceksiniz desem yanlış olmaz herhalde.

Anime deyince aklınıza sadece Naruto, One Piece vs. geliyorsa; ama daha fazlasını bilmek istiyorsanız, Japon kültürünü seviyorsanız kesinlikle ama kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim・

Myshibugyou

Mushibugyou ilk olarak 2009’da yayınlanan bir manga serisinin 2013’te animeye çevrilmiş hali. Abartılı dövüş sanatları ve kurgudan hoşlananlar için birebir. 23:14 dakikalık 26 bölümü bir oturuşta izleyebilirsiniz.

Mushibugyou Shogunluk dönemi Edosu’nda (Tokyo), 100 yıl öncesinde ortaya çıkan ve sadece insan yiyen dev böceklerle savaşan bir birim. Daha doğrusu bu birimin başkanı. Başlarda biz bile görmüyoruz nasıl biri olduğunu. Kimseyle doğrudan görüşmüyor. Ancak bir tür perdenin arkasından, belli bir mesafeden birkaç kişiyi görüyor.

Birim doğaüstü yaratıklarla savaştığı için üyeleri de haliyle bu ayarda insanlar. Kısaca göz atacak olursak:

Tsukushima Jinbei grubun son üyesi ve anime onunla başlıyor. Babası çok büyük bir kılıç ustası ve kendi tekniğini geliştirmiş biri. Birime katılması için çağrılıyor; ancak artık ayağı sakat olduğu için Jinbei onun yerine Edo’ya gitmeye karar veriyor. Neşeli, herkese yardıma koşan, laf dinlemeyen, biraz da aptal ama vazgeçmeyen bir tip. Bu özellikleri nedeniyle de biraz zorla da olsa birime dahil oluyor.

Mugai grubun en güçlü üyesi. Yerçekimine meydan okuyan bir saçı ve devasa bir kılıcı var. Daha öncesinde Mushigari (Böcek Avcıları) adlı bir grubun üyesi ve en büyük amacı Mushibugyou’yu öldürmekken, onunla bu amaçla karşılaşınca işler değişiyor.

Hibachi grubun kadın ninjası. Eski ninja köyünde artık ninjalara iş düşmediği için herkes bu işten elini çekerken, dedesi kendi tekniğini asla bırakmıyor ve ilgili görünen tek kişi Hibachi’ye de yanında durduğu zamanlarda bildiklerini öğretiyor. Her şeye rağmen tekniğinin mirasçısı olarak bir kadını asla kabul etmeyecek biri. O nedenle Hibachi’nin hayallerinden biri dedesinin onu kabul etmesi.

Shungiku Koikawa bir eşkiyanın oğlu. Annesinin yaşadığı dönemde ona bağlılığıyla birini öldürmeyi reddettiği ve ona daha yakın olduğu için babası tarafından sürekli aşağılanıyor. Bir gün annesini ölü buluyor ve babasının yaptığını düşünerek bütün çetesini öldürüyor. Sıra babasına gelince olacakları da siz izleyin. 🙂 Bu nedenle adı 99’un katiline çıkıyor. Ancak annesinin katilinin babası değil de Mushigari üyesi biri olduğunu öğreniyor. Günahlarının bedeli olarak birime katılıp bu kez böcek kesmeye başlıyor. Çok iyi bir kılıç ustası ve bunu ‘Keserken keserken bir baktım ki bu hale gelmişim.’ diye açıklıyor.

Tenma Ichinotani grubun en genç üyesi. Anne ve babasının ölmeden önce kendisine bıraktığı iki kağıt bebeği kontrol etme yeteneğine sahip. Çok fazla şeyden korksa da başarılı bir çocuk olup anne ve babasının bunu görmesi en büyük isteği. Laf aramızda ben de Tenma’yla aynı korkuyu paylaştığımdan o sahnelerin bazılarına bakamadım. 😀

Kotori Matsunohara birimin komutanı gibi biri. O da samuray ve oldukça iyi bir samuray. Mushibugyou ve ekip arasında iletişimi sağlayan kişi de o. Ekibin diğer üyeleri en azından başlarda Mushibugyou’nun nasıl biri olduğunu görmüş değil.

Son olarak da Mushibugyou, namı diğer Kuroageha’dan bahsedelim. Animenin kilit karakteri. Her şey bunun başının altından çıkmış zaten desek yeri. Küçük bir kız çocuğu görünümünde, saç, kaş, kirpik bembeyaz. Vücudundan çok güçlü zehirler salabildiği için kimseyle teması olmadan yaşıyor yıllardır. Yaşam enerjisini yitirmiş halde, günahlarının bedelini ödediği düşüncesiyle dev böceklerle savaşıyor sadece. Jinbei ile tanıştıktan sonra bu kısımlar ciddi anlamda değişiyor. Böceklerin çıkış yeri ve Kuroageha’nın kim olduğu sorularının cevapları ise aynı yerde saklı.

Bir yandan kahramanları tanıyıp bir yandan maceralara dalacağınız bölümler sizi bekler. İyi seyirler. 🙂

Myriad Colors Phantom World

Musaigen No Fantomu Waarudo – Myriad Colors Phantom World

Musaigen no Fantomu Waarudo – Myriad Colors Phantom World, Sonsuz Renklerin Hayal Dünyası olarak çevrilebilir sanırım. Yepyeni bir anime olarak 23-24 dakikalık 13 bölümle karşımızda. Sōichirō Hatano’nun kurgu romanından uyarlanmış.

Deney yapan bir kurumdan yanlışlıkla dünyaya bir virüs yayılıyor. Bu virüs insanların beyninde bir değişikliğe neden oluyor ve nedenle hem hayalet gibi yaratıklar gözle görülür hale geliyor hem de özel güçlere sahip çocuklar doğmaya başlıyor.

Bu çocuklar özel güçleriyle hayaletlerle savaşıp onları mühürleyebiliyorlar. Hosea Akademi özel güce sahip çocukların toplanıp hayaletlerle savaştığı bir öğrenci kulübüne sahip.

Kahramanlarımız da bu kulübün üyeleri arasından: Haruhiko Ichijo hayaletlerin resmini çizerek onları mühürleyebiliyor. Mai Kawakami vücudundaki çeşitli organlarda bulunan temel elementlerin gücüyle hayaletlerle savaşıyor. Reina Izumi minik bir kız olmasına karşın bütün dünyayı yiyebilecek potansiyele sahip bir hayalet yiyici. Koito Minase yaşadıklarından dolayı insanlardan uzaklaşmış, sesiyle hayaletlerle savaşıp onları mühürlüyor. Ruru esasen bir hayalet. Minik bir peri görünümünde ve sonradan anlıyoruz ki aslında Ruru’yu bilinçsiz şekilde Haruhiko yaratmış. Kurumi Kumamakura aynı Hosea Akademi’nin ilkokul bölümünden pelüş ayısıyla dolaşıp uzaktan bu gruba bakan bir kız çocuğu gibi görünse de aslında oyuncak ayısı Albrecht’in dev büyüyüp canlanmasını sağlıyor. Arisu Himeno virüsün yayıldığı kurumla da bağlantısı olan ve kulüp üyelerine bu işleri getiren öğretmen.

Her bir bölümde farklı hayaletlerle savaşlar izleyip karakterlerin hayatlarına dair bilgiler ediniyoruz. Son olarak büyük göğüs ve erotiklik çağrıştıran sahneler uyarısı yapmam gerektiğini düşündüm; ama aşırı derecede değil! 🙂

Moyashimon ve Moyashimon Returns

Moyashimon 11 bölümlük ilk sezonun, Moyashimon Returns de yine 11 bölümlük ikinci sezonun adı. Bölümler 22-23 dakika sürüyor ve sonlarında ağırlıklı olarak o bölümde adı geçen mikrop ya da bakterilerin tanıtıldığı Mikrop Tiyatrosu isimli mini bölümler var.

Moyashimon ve Moyashimon Returns de bana daha Japon gelen animelerden. Animenin adı mayalanma anlamına gelen Moyasu fiilinden geliyor. Zaten göreceğiniz gibi mayalanma süreçleri ve bunu sağlayan bakterilerden bolca bahsediliyor.

Kahramanlarımız soya sosu vs. yapan bir ailenin küçük oğlu olan Tadayasu Souemon Sawaki ve Sake üreticisi bir ailenin oğlu olan Kei Yuuki’nin Tarım ve Hayvancılık Okulu’na girmesiyle başlıyor. Tadayasu ve Kei çocukluk arkadaşı. Tadayasu’nun özel bir yeteneği var ki mikrop, bakteri gibi minik ötesi yaratıkları çıplak gözle görebiliyor ve onlarla konuşabiliyor. İki arkadaş bir yandan okula alışmaya çalışırken bir yandan da başlarına ilginç olaylar gelmeye devam ediyor.

Ele alınan diğer kişiler arasında Profesör İtsuki, asistanları Haruka Hasegawa ile Aoi Muuto, ikinci sınıf öğrencileri Kaoru Misato ile Takuma Kawahama ve yine okula yeni başlayıp bu gruba dahil olan Hazuki Oikawa var.

Tadayasu ailenin küçük oğlu olmasına karşın ağabeyi kaçıp kendine başka iş bulduğundan aile işini devralma görevi kendisine yüklenmiş. Mikropları görüyor olmasının iyi mi kötü mü olduğuna karar verememiş, gelecek planı veya bu konuda ne bir düşüncesi ne de isteği olan günü kurtarma üzerine kurulu bir hayat benimsemiş durumda. İlerleyen bölümlerde de bunu sorgulamak durumunda kalıyor. Kei Sake üreticisinin oğlu olmakla kalmayıp bu işi oldukça seven ve benimseyen biri. Zaten okula başladıktan kısa bir süre sonra Profesör İtsuki’nin arkadaşının işlettiği, politikacıların falan bir araya geldiği gizli bir Sake barında çalışmak için okuldan izin alıp kız kılığına giriyor ve animenin devamında karşımıza hep bu şekilde çıkıyor.

Haruka zengin bir ailenin kızı, aile evliliği için kendisine sunulmuş bir eş adayından kaçmak için üniversitede kalmaya devam ediyor, bu baskıyla çalışmalarında ilerlemek de istemiyor. Aoi oldukça güzel olmasına karşın bunu önemsemeyen ve öne çıkarmayan, herhangi bir gelecek planı olmadan yaşayan biri. Sake içmeyi de çok seviyor. Misato ve Kawahama yarım yamalak bilgileriyle biraz da kandırmacalara başvurarak ellerinde olan her şeyden para kazanmaya çalışan iki kafadar. Oikawa ise hijyen hastası bir kız.

Ağırlıklı olarak bu kişiler etrafında dönen olaylarla birlikte soya sosu ve sake başta olmak üzere çeşitli mayalama süreçleri ve bunların sonucunda ortaya çıkan ürünlerle ilgili bilgiler de edinmiş oluyoruz.

Mousou Dairinin – Paranoia Agent

Mousou Dairinin benim en sevdiğim türlerden biri olan psikolojik bir anime. Gerçi içinde yok yok o ayrı. 24:32 dakikalık 13 bölüm nasıl bitiyor anlamıyorsunuz. Hem romanı hem de animesi var. Perfect Blue, Millennium Actress ve Tokyo Godfathers filmlerinin yönetmeni Satoshi Kon bu dizide de iş başında. Müzikler Susumu Hirasawa’ya ait.

Tsukiko Sagi karakter tasarımı üzerine çalışan bir kadın. Oldukça utangaç. Son çalışması küçükken sahip olduğu köpeğinden esinlenerek yaptığı Maromi karakteri. Maromi inanılmaz bir başarı yakalayınca Tsukiko Sagi hem meşhur oluyor hem de yeni işler için baskı altına alınıyor. Baskılara daha fazla dayanamadığı bir anda şapkalı, kıvırcık saçlı, altın renkli patenleri ve yine altın renkli, yamuk beysbol sopasıyla bir çocuğun kendisine saldırdığını iddia ediyor. Çocuk daha sonra Beysbol Sopalı Oğlan adıyla ünleniyor ve kendini köşeye sıkışmış hissedenlerin karşısına çıkıp onları öldürmeye çalıştığına inanılıyor.

Bir yandan bu çocuk başka başka insanlara saldırmaya devam ederken, bir yandan da Maromi’nin ünü arttıkça artıyor. Konuyu araştırırken başarısız olup işten atılan dedektifler, altın rengi patenleri olduğu için gözden düşen okulun gözde öğrencisi, şişman ve iyi olmaya çalışan başka bir öğrenci, kızına aşık bir polis, çift kişilikli bir kadın saldırıya uğrayan ve hayatlarına göz attırıldığımız diğer sorunlu kişiler arasında.

Maromi fanatikliği ve Beysbol Sopalı Çocuk çılgınlığı iyice çığırından çıkarken çocuk dedektifin evine gelip karısının karşısına çıkıyor. Kadının orada yaptığı konuşma bence oldukça güzeldi.

En nihayetinde dedektifler Maromi ve Beysbol Sopalı Çocuk’un aynı şey olduğunu, ikisini de Tsukiko Sagi’nin yarattığını ve aslında yeni olmadığını ortaya çıkarıp olayı çözüyor ve Japonya’yı kurtarıyorlar.

Ara ara da bir anime nasıl yapılıyor, hangi aşamalardan geçiyor ve  yaratılırken üzerinde çalışan insanların meslekleri ile ne iş yaptıkları anlatılıyor. Bu da güzel bir ayrıntı.

Mouryou No Hako

Mouryou no Hako gizemli ve bence daha Japon Japon kokan bir anime. Sözlükte Mouryou için her tür ruh ve cin diyor; ama animede de göreceğiniz üzere Japon kültüründe bu gibi yaratıklar için oldukça ayrıntılı bir terminoloji mevcut. O nedenle Türkçe kısaca Cin Kutusu diyelim.

Mouryou no Hako esasen Natsuhiko Kyogoku’nun yazdığı bir roman. Sonradan film, anime ve manga uyarlamaları yapılıyor. Burada ele alacağımız da 2008’de yayınlanan, ortalama 23 dakikalık 14 bölümden oluşan anime serisi.

Hikaye 1952’de geçiyor. Kanako Yuzuki güzel, oldukça farklı, edebiyatı çok seven bir ortaokul öğrencisi. Sınıf arkadaşı Yoriko Kusumoto ise fakir bir aileden, annesiyle yaşayan, sessiz, kendi halinde  bir kız. Ancak Kanako Yoriko’yla arkadaş oluyor. Aralarındaki farka ve Kanako’nun kusursuzluğuna rağmen buna akıl erdiremeyen Yoriko evdeki mutsuzluğundan kaçmak için Kanako’ya sığınıyor. Kanako ise ona biz aslında biriz, biz birbirimizin yeniden doğmuş haliyiz gibi gizemli sözler ediyor ve bunlar Yoriko’yu çok etkiliyor.

Kanako’nun da aile durumları karışık belli, ablasıyla yaşıyor. Bir gün trene binip uzaklarda bir göl bularak gece onu seyretmek üzere sözleşiyorlar. O gün geldiğinde garda beklerken Yoriko, Kanako’nun ağladığını fark ediyor, arkasında dururken de boynunda bir sivilce görüyor. Çok saçma gelse de bunları neden yazdığımı sonra anlayacaksınız. 🙂 Tam tren gelirken biri Kanako’yu itiyor ve Kanako çarpılıyor. Hemen hastaneye kaldırılıyor, o an izinde ve olay yerinde olan dedektif Kiba olaya dahil oluyor.

Kanako ilk olarak götürüldüğü hastaneden Kōshirō Mimasaka’nın araştırma hastanesine naklediliyor. Ancak daha bu aşamada ailede sıkıntı olduğu belli oluyor. Orada olanlar; Kanoko’nun ablası olduğunu söyleyen ve eski film yıldızı Youko Yuzuki, ailenin avukatı olduğunu söyleyen Noriyuki Masuoka ve Kanako’nun koruması olduğunu söyleyen Noritada Amemiya.

Bu arada bölgede kutular içinde genç kızlara ait kesilmiş uzuvlar bulunmaya başlıyor. Kanako hastaneden kayboluyor. Kanako’yla birlikte koruması Amemiya da kayboluyor. Hastane asistanı Tarou Suzaki öldürülüyor. Bulunan uzuvlar nedeniyle hali hazırda birbirlerini tanıyan Chuuzenji (cinci), Sekiguchi (yazar), Kiba (polis) ve Enokizu (özel dedektif) konu üzerinde çalışmaya başlıyorlar.

Uzuvların bulunduğu yerlerde eli eldivenli ve siyahlar içinde bir adam görüldüğü dedikoduları dönmeye başlıyor. Bu aşamada bir yerlerde Yoriko diyor ki, Kanako’yu eldivenli ve siyahlar içinde biri raylara itti.

Kanako’yu bulması için avukat Masuoka, patronu ve Kanako’nun dedesi Youko Shibata’nın emriyle Enokizu’yu görevlendiriyor. Sonuç olarak herkes aynı olayın gizemini çözmek için birleşmiş oluyor.

Kanako kayıp, sağda solda genç kız uzuvları bulunuyor. Uzuvların kızlar daha hayattayken kesildiği anlaşılıyor. Ortada dolaşan siyahlı ve eldivenli bir adam var. Sekiguchi’nin yayınevinden tanıdığı Kubo Shunkou’nun yayınlanmayan kitabı kutunun içinde bir kızdan bahsediyor. Enokizu avukattan öğreniyor ki, Yuzuki Youko aslında Kanako’nun ablası değil, annesi. Öldürülen kızların hepsinin aileleri bir tarikata üye. Tarikat lideri Kubo’nun babası çıkıyor.

Nihayetinde bütün bu bulmacalar çözülüyor. Youko babası Mimasaka’ya aşık, babasının hasta annesinin yanında kendi güzelliğini daha çok hak ettiğini düşünüyor. Sonuç olarak babası ile birlikte olup Kanako’yu doğuruyor. Ne olursa olsun onu yaşatmak için her şeyden uzaklaşıyor.

Mimasaka’nın araştırma hastanesi aslında savaş zamanında kurulmuş ve insan beynini robot vücutlara yerleştirerek yenilmez askerler yaratma amacı güdüyormuş. Kızının kızı ve aslında kendi kızı olan Kanako ölmek üzere oraya getirildiğinde ona da bu çalışmalarının eseri olan bir tedavi uygulanıyor. Parça parça uzuvları kesiliyor ve sadece kafası ve beyniyle makinelere bağlı olarak yaşaması sağlanıyor. Mimasaka bunun gerçekten yaşamaya devam etmek olduğunu iddia etse de tabi ki durum böyle değil.

Kanako hastaneden kaçırıldığında aslında sadece kutunun içinde bir kafa şeklindeymiş. İlk kaçırmaya çalışan asistan olsa da Amemiya onu öldürüp kutuyu alıp kaçıyor. Kubo tesadüfen trende Amemiya ile karşılaşıyor ve kutunun içinden ses geldiğini duyuyor. Amemiya da Kubo’ya ‘Duydun değil mi?’ diyerek kutuyu açıp Kanako’nun kafasını gösteriyor. Kanako sağa sola bakıp ‘Ha’ diyebiliyor sadece.

Kızları Kubo’nun öldürdüğü anlaşılsa da kısa süre içinde Kubo’nun da uzuvları bir yerlerde bulunuyor. Meğer zaten psikolojik olarak sağlıklı olmayan Kubo kendisine aynı şekilde kutunun içinde bir kız istiyor. O nedenle babasının tarikatına üye ailelerin kızlarından öldürüp aynısını yapmaya çalışıyor. Bakıyor ki olmuyor, bir türlü başaramıyor, Mimasaka’nın yanına gidip ben yapamadım sen beni bu hale getir diyor. Mimasaka da uzuvlarını kesip beynini koyuyor bir kutunun içine. Sonradan Kubo’nun sesini duyuyoruz ‘Hayır, benim istediğim bu değil!’ diye.

Sivilce konusuna gelecek olursak Kanako’yu raylara iten aslında Yoriko. Ağladığı ve son olarak da boynunda sivilce gördüğü Kanako, zihnindeki kusursuz Kanako imajını alt üst ettiği için öyle itiveriyor kızı raylara.

Kubo’nun da eldiven takmasının nedeniyle ilgili sonradan ortaya çıkan bir şeyler var. Gerçekten burada kısa bir yazıyla anlatılamayacak kadar çok karmaşık bir olay örgüsü söz konusu. O nedenle en iyisi oturup izleyin. 🙂