Etiket arşivi: Tarih Nedir

Tarih Nedir? – Edward Hallett Carr

Tarih Nedir, Edward Hallett Carr’ın 1961’de yazıya aktardığı üniversite konuşmalarından oluşuyor. Benim okuduğum Carr’ın tamamlayamadığı ikinci baskı için aldığı notların da yer aldığı 1987 baskısından Misket Gizem Gürtürk çevirisiyle İletişim Yayınları tarafından 1996’da yayınlanan son baskı. Kitap 252 sayfa. Giriş, Giriş Notu, İkinci Baskıya Önsöz derken kitabın Carr’ın yazdığı kısmı ancak 57. sayfada başlıyor.

Tarihçi olup olmadığı tartışmaları bir yana Edward Hallett Carr belki de bu nedenle klasik İngiliz Tarih eğitimi ve akımlarına bağlı olmadan, Dış İşleri Bakanlığı’ndaki görevinin de verdiği bilgilerle dönemindeki İngiliz tarihçilere kıyasla oldukça farklı bir bakış açısı yakalayabilmiş.

Herhangi bir olay tek başına tarihi olgu olur mu? Bir olaya tarihi olgu demek için neler gerekir? Carr “Bilerek ya da bilmeyerek belirli bir dünya görüşüne sahip kişiler kendi görüşlerini destekleyen olayları saklamaya değer gördüğü için tarihi olgu olarak belirlemiştir.” der. Bunu belirleme üzerinde çok fazla etken vardır, tarihçi ne genel olarak bulunduğu yer ve çağdan ne de gördüğü şeylerden bağımsız değildir. Bunların etkisi olayları değerlendirirken de muhakkak görülür.

“Hiç kimse kendi içinde bütün bir ada değildir; herkes kıtanın bir parçası, karanın bir kısmıdır.” Tarihçi çevresinde olanlardan etkilenmeden ne geçmiş olayları ne de o anda şahit olmakta olduğu olayları değerlendiremez. Bununla birlikte “Tarihçinin tek bir kişinin ya da bir köyün başına gelen bir olayı önemsemesine gerek yoktur. Aynı olay binlerce köyde milyonlarca insanı etkiliyorsa o zaman da göz ardı edemez.”

Tarihçinin ahlaklı olup olmadığıyla ilgili düşüncelerini ise şu şekilde dile getirir Carr: “1780 ile 1870 yılları arasında Büyük Britanya’nın endüstrileşmesi öyküsünü ele alalım. Hemen her tarihçi endüstri devrimini belki de hiç tartışmadan büyük ve ileri bir başarı olarak ele alır. Aynı zamanda, köylülerin topraktan atılıp, işçilerin sağlığa aykırı fabrikalara ve berbat konutlara tıkılmalarını ve çocuk emeğinin sömürülmesini de anlatacaktır… Muhtemelen, gene söylemeden, hiç değilse ilk aşamalarda, bir ölçüde zorlama ve sömürünün endüstrileşmenin bedelinin kaçınılmaz bir parçası olduğunu varsayacaktır. Öte yandan, ben, bu bedeli düşünerek, ilerleme engellenseydi ve endüstrileşmeseydi diyen bir tarihçi de duymuş değilim…”

Tarihçi olayları sadece öylece anlatmaz. Bunların arasında neden-sonuç ilişkisi aramak durumundadır. Tarihi birbirinden bağımsız olaylar gibi anlatıp edebiyata ya da geçmişin anlamını akıl üstü bir güce bağlayıp ilahiyata da dönüştürebiliriz.

Carr’a göre tarih, insanların yapamadıklarının değil, yaptıklarının kaydıdır; bir ilerlemedir. “Durağan bir dünyada tarih anlamsızdır.”

“Bir yerlerden gelmiş olduğumuz inancı, bir yerlere gitmekte olduğumuz inancıyla sıkı sıkıya bağlıdır. Gelecekte gelişme yeteneğine inancını kaybeden bir toplum, geçmişindeki ilerlemeyle ilgilenmekten de çabucak vazgeçer. İlk konuşmamın başında söylediğim gibi, tarih hakkındaki görüşümüz, toplum hakkındaki görüşümüzü yansıtır.”

Kitabın son bölümünde görüleceği üzere Carr ikinci baskı için bir nevi eleştirilere cevap vermeyi, üzerinde az durduğunu düşündüğü konuları açmayı ve hatta belki yeni bölümler eklemeyi düşünüyormuş. Düşüncelerini gerçekleştiremeden dünyadan ayrılmış maalesef.