Etiket arşivi: anime

my dady long legs

My Dady Long Legs – Watashi no Ashinaga Ojisan

My Dady Long Legs 1990 yapımı 40 bölümlük bir anime. Jean Webster’in yazdığı Daddy-Long-Legs adlı romanı temel alınarak oluşturulmuş. My Dady Long Legs’in yönetmenliğini ise Kazuyoshi Yokota ve Masakazu Higuchi paylaşıyor.

Bir yetimhanede başlıyor hikaye. Kahramanımız Judy neşeli, asi, biraz sakar; ama iyilik dolu ve yazmayı seven bir kız. Onca talihsizliğe rağmen yazdığı bir yazı nedeniyle son anda burs hakkı elde ediyor. Kendisine burs veren insanı son anda kapıdan çıkarken güneşin açısıyla iyice uzamış gölgesindeki bacaklarıyla gördüğü için ona bu adı takıyor: My Dady Long Legs – Watashi no Ashinaga Ojisan. Bursu veren kişi adını gizliyor, yardımcısı aracılığıyla iletişim kuruyor sadece ve koşul olarak ona sürekli yazmasını istiyor.

Böylece Judy Abott’un zengin kızlar arasındaki lise hayatı başlıyor. Tabii ki yetimhaneden geldiğini saklıyor arkadaşlarından, her ergen kız gibi o da özeniyor çevresindekilerin eşyalarına, kıyafetlerine, zengin akrabalarına ve ailelerine… Oda arkadaşlarından birinin garip dayısını karşılama görevi kendisine veriliyor bir gün. Jervis Pendleton’u karşılıyor ve çok da güzel vakit geçiriyorlar. Bundan sonra aralıklarla görüşüp birlikte vakit geçirmeye de başlıyorlar. Uzun bacaklı amcası onun için yaz tatilleri de dahil her şeyi ayarlıyor. Hatta bazen Judy’nin istediği şeyleri yapmasına izin vermeyerek.. Judy çok bozulsa da yetimhaneye dönmeme isteği ağır bastığından, sahip olduğu her şeyi sağlayan bu kişi olduğundan mecburen boyun eğiyor. İster istemez sorguluyorsunuz “Allah Allah ne var yahu gidiversin kız arkadaşlarıyla ne olacak ki nedir yani bu abisinden koruma isteği” diye düşünürken ilerleyen bölümlerde nedenini de öğreniyoruz.

Bu arada Judy ve Jervis Pendleton arasında bir yakınlaşmalar, bir duygular beliriyor; ama Judy bir yandan da sorguluyor tabii, acaba kendisi için bu mümkün mü? Yetimhaneden geldiğini söyleyemediği bu insan acaba bunu öğrenince de onu sever mi? Judy’nin standart genç kız gelgitlerini bol bol göreceksiniz.

Hikayenin sonunda Jervis Pendleton hastalanıyor, eriyip çöküyor dağ gibi adam; ama Judy yetişince iyileşiyor sanırım bir anda. 😀 Şaka bir yana Judy mezuniyet konuşmasında yetimhaneden geldiğini ve bu şansı ona sağlayan sponsorundan bahsediyor onu nihayet görebileceği umuduyla, kalabalığın arasında olduğu umuduyla; mezuniyetin ardından gözleri hala onu ararken yardımcısı gelip çok hasta olduğunu söylüyor. Apar topar arabaya atlayıp evine gidiyorlar ve Judy sonunda kendi gözleriyle My Dady Long Legs – Watashi no Ashinaga Ojisan dediği sponsorunun aslında Jervis Pendleton olduğunu görüyor. Jervis dayanamayıp onunla tanışmaya geldiğini, sonra da olayların geliştiğini sevmeye başladığını; ama yetimhaneye karşı görevi gereği Judy okumaya devam ederken böyle bir ilişki içine giremeyecekleri için gizlediğini anlatıyor. Sanırım ondan sonra mutlu mesut hayatlarına doğru ilerliyorlar. 🙂

Bu kız lise öğrencisi, yeni mezun oldu 18 yaşında ya var ya yok; ama bu adam kesin üniversiteye de gitmiştir ve Judy liseye başladığında bile iş adamı olarak görülüyordu demeyin. Olur öyle yaşın ne önemi var ki? 😉

Açılış Müziği: Mitsuko Horie’den Growing Up

Kapanış Müziği: Mitsuko Horie ve SHINES’ten Kimi no Kaze

Nerima Daikon Brothers

Nerima Daikon Brothers

Nerima Daikon Brothers öyle sık sık karşımıza çıkan türden bir anime değil. Müzikal komedi olmakla birlikte çocuklara yönelik olmadığı kesin. 😀 Mangadan uyarlanan anime Shinichi Watanabe yönetmenliğinde 12 bölüm olarak yayınlanıyor. Bölümler 24-25 dakika sürüyor.

Hideki ve İchiro kardeşler ile kuzenleri Mako Nerima Daikon Brothers adında bir grup kuruyor. Nerima semtindeki tarlalarında Japon turbu (daikon) yetiştirip kazandıkları paralarla bu alana bir konser alanı kurmak ve burada konser vermek en büyük hayalleri. (Gereksiz bilgi olarak; Japon turbunun Japonya’da en çok tüketilen sebze olduğuyla ilgili anket sonuçları mevcuttur.) Tarla işlerini daha ziyade Hideki yapıyor, İchiro geceleri bir eğlence mekanında erkek konsomatris olarak çalışıyor. Hatta buranın en iyi konsomatrisi. Mako’nun ise ne iş yaptığı belli değil, Hideki’nin kendisine olan aşkından yararlanıp lüks şeylere harcamak için sürekli olarak Hideki’den para istemeye geliyor.

Evlerin ortasındaki tarlanın bir kenarında da sahne var. Burayı aynı zamanda ev olarak kullanıyorlar. Tarla evlerin ortasında olduğu için ne zaman prova yapmaya kalksalar komşular şikayete başlıyor. Sürekli birileri kandırıp paralarını almaya çalışıyor. Ne zaman paraya ihtiyaçları olsa bir bankanın dansçı kızları müzik eşliğinde giriyor ekrana yanlarında bir bankamatikle. Danslarını yapıyorlar, bankamatikten para çıkıyor, müzik duruyor, kızlar dansı bırakıp silinerek sahneden çıkıyor ve bankamatiği de yanlarında götürüyor. Ne zaman birinin paraya ihtiyacı olsa aynı sahne geliyor. Bir de ihtiyaçları olduğu zaman başvurdukları bir adam var. Yüzünü göremiyoruz, para hariç her şeyi ödünç veriyor. Ödünç vermek için şarkı söylemelerini bekliyor sadece.

Bir de panda var, tarladan turp çalmaya başlayıp onların yanından ayrılmaz oluyor. Gerektiğinde de yardım ediyor. Sabah, öğle, akşam Japon turplu yemekler yiyorlar. Sonradan yanlarına bir de polis memuru katılıyor. Başta onları yakalamak için uğraşsa da tarlaya göz diken Başbakan’ın çalışmaları karşısında dayanamayıp Nerima Daikon Brothers ayrı olmamalı düşüncesiyle yine onlara yardım ediyor. Gerçi bu hali sürekli Jerry’i yakalayıp yemeye çalışan; ama öldüğünü sandığı bir anda yaşatmaya çalışan Tom’u hatırlatmıyor değil.

Bol müzikli ve eğlenceli bir anime arıyorsanız Nerima Daikon Brothers uygun; yalnız seks çağrışımlı sahnelerin varlığını unutmayalım. 🙂

Nerima Daikon Brothers Müzikler:

Açılış Müziği: Ma·Ji·Ya·Ba

Kapanış Müziği: Berima

Şarkıları Nerima Daikon Brothers – Hideki, İchiro ve Mako’yu seslendiren sırayla Shigeru Matsuzaki, Shoutarou Morikubo ve Ayano Matsumoto söylüyor.

NOT: Açılış müziğinin paylaştığım klibinde 1:03’te başlayan hareketin devamında bir el işareti göreceksiniz. Bazı ülkelerde OK, yani tamam anlamında kullanılıyor, bizde edilgin eşcinsel erkekler için kullanılıyor. Japonya’da ise bu el işareti para anlamına gelir. Öğrenin, anlatıp arkadaşlarınızı şaşırtırsınız. 😀

Neon Genesis Evangelion

Neon Genesis Evangelion (Shin Seiki Evangerion – Yeni Başlangıç Öğretileri)

Neon Genesis Evangelion 1995-96 yılları arasında gösterilmiş, Hideaki Anno’nun yönetmenliğini yaptığı, hemen hemen 23 dakikalık 26 bölümden oluşan bir anime. Genel olarak sağladığı başarı nedeniyle meşhur animeler arasında yer alıyor.

Neon Genesis Evangelion psikolojik öğeleri çok kullanıyor. Anime gelecek Tokyo’sunda geçiyor. 15 yıl önce kutup bölgesinde inanılmaz bir patlama gerçekleşiyor. İkinci Darbe deniyor buna. Orada tam olarak ne olduğunu insanlara açıklamıyorlar. Melek denilen devasa yaratıklar var. Nerden, neden geldikleri bilinmiyor, öyle saldırıyorlar. BM’ye bağlı NERV adlı gizli kuruluş da Meleklerle savaşmak için Evangelion isimli robotlar geliştiriyor. Bu robotları sadece 14 yaşındaki uygun çocuklar kullanabiliyor.

Komutan İkari bu kuruluşun başında ve çeşitli araştırmalar, gizli projeler yürütüyor. Komutan İkari’nin oğlu Shinji babasından ayrı yaşıyor ve araları kötü. Bir gün babası onu yanına çağırınca hem şaşırıyor hem de gidiyor; ancak gerçek şu ki bir sonraki Evangelion pilotu olarak seçilmiş ve babasının çağırma nedeni sadece bu. Zaten baba-oğul karşılaşması gibi bir şey göremiyoruz. İşin daha kötü kısmı Shinji’nin hiçbir şeyden haberi yokken üsse gelir gelmez haydi Evangelion, kısa adıyla Eva’ya atla ve Melek’le savaş diyorlar. Shinji ne oluyor, yapamam ben bunun için gelmedim diye isyan ederken saldırının etkisiyle bir şeyler yıkılıyor ve tam da bu sırada Evangelion 01 fişe takılı olmamasına rağmen elini kaldırıp Shinji’yi koruyor. E haliyle yakınlaşma kaçınılmaz hale geliyor. Eva 01 ve Shinji arasında bir bağ oluştuğunu söylemeye gerek yok sanırım.

İlk pilot Rei adında bir kız. O da normal değil, sonra zaten neler neler çıkacak ortaya. 3. Pilot ise Almanya’dan geliyor. Onun da kendini beğendirme, bir birey olarak kabul edilme sorunları var. Eva pilotluğunu da bu amaçla yapıyor. Dışarıya karşı ise kendinden emin, kendini beğenmiş bir kız.

Adam Projesi denilen bir proje var. Adam kutup bölgesinde bulunan ve uyanmasının İkinci Darbe’ye neden olduğu söylenen ilk Melek; ancak Komutan İkari sağlam birine benzemiyor, dolaplar dolaplar…

İkinci Darbe’den sağ olarak kurtulan tek bir kişi var, o da Katsuragi Misato. O da babasını affedemiyor, ondan nefret ettiğini söylüyor; ama sonunda babası gibi birine aşık olduğu için de kendini suçluyor. Shinji ise ölümle burun buruna gelip kişisel bir hesaplaşma anı yaşıyor. Neden insanların onunla ilgili kötü düşünmesini istemediğiyle ilgili hesaplaşmalar. Aslında herkes bir şeylerden kaçıyor. Sadece kaçılan şey farklı.

Bir de bu derece ilerlemiş şeyler yapan bilim insanlarının hala Adem ve Havva inancına takılıp kalması garip geldi bana. Zaten çeşitli dinlerden unsurlar da fazlaca yer alıyor.

Neyse Melekler gelmeye devam ediyor, savaşlar da devam ediyor. 4. pilot olarak Shinji’nin okuldan arkadaşı seçiliyor. İlk savaşında herkes ölmenin eşiğindeyken Eva 01 uyanıp Melek’i öldürüyor ve başına çöküp öldürdüğü Melek’i yemeye başlıyor. Bu noktada herkes dehşete kapılmışken NERV’deki bilgisayar uzmanı Akagi Ritsuko zırh gibi görünen şeylerin aslında Eva’yı kontrol altında tutmak için var olduğunu, Eva’nın gerçek yüzünün bu olduğunu itiraf ediyor. Ayrıca Eva 01 bilim adamlarının üstünde çalıştığı S2 Machine dedikleri şeyi kendi kendine gerçekleştiriyor, yani öldürdüğü Melek’in kolunu koparıp kendi kopmuş koluna takıyor ve o kolu kendi parçası haline getiriyor.

Bu olaylar olurken Eva 01’in kontrolünü tamamen kaybeden ekip Shinji’yi de kurtaramıyor. Shinji özel bir sıvıyla dolu kabinin içinde gözle görülemez bir hal alıyor. “Daha önce de böyle bir şey oldu ve kurtarma başarılı olamadı.” diyen Ritsuko’nun bu sözlerinin aslını sonra öğreniyoruz. Shinji ise bu halde görüntüler görünüyor. Bu aynı zamanda Shinji’nin annesi ve Komutan İkari hakkında da birçok şey öğrendiğimiz yer oluyor.

Henüz öğrencilik döneminde sivrilen bilim insanı aslında İkari Yui, yani Shinji’nin annesi oluyor. İkari Gendo Yui’ye çalıştığı örgüt nedeniyle yakınlaşıp evleniyor ve Yui’nin soyadını alıyor. Yui Evangelion yapımı çalışmalarında bulunuyor ve ilk test pilotluğunu yapıyor. İşler ters gidip de şu an Shinji’nin bulunduğu forma geçince maalesef kurtarılamıyor. Shinji de annesi ve babasını görüyor. Babası ve annesi arasında şöyle bir konuşma geçiyor:

  • İkinci Darbe’nin daha yeni olduğu bu cehennemde yaşayabilecek mi?
  • Yaşamaya çalışırsan her yer cennet olabilir. Yaşadığı için, yaşadığı müddetçe mutlu olma şansı var.

İkari Yui’nin ölümünden sonra İkari Gendo çok değişiyor. 1 hafta ortadan kayboluyor ve sonra yeni bir proje başlatıyorum diye geri geliyor. Yanında da bir tanıdığımın çocuğu ilk pilot Rei’i getiriyor. Rei’in İkari Yui’ye benzerliği dikkat çekiyor. Bu arada Ritsuko’nun annesi ve Komutan İkari arasında bir ilişki var. Rei bir gün Akagi’nin olduğu yere geliyor kaybolduğunu söyleyerek. Rei’in konuşmasından hoşlanmayan Akagi onu Komutan İkari’ye şikayet etmekle tehdit edince Rei “O öyle söylüyor zaten. İnatçı, işe yaramaz diyor.” diyor. Akagi kendini kaybedip Rei’i muhtemelen öldürüyor ve bir silah sesiyle Akagi de yere uzanıyor.

Melekler savaşlar devam ediyor diğer yandan. Asuka rezalet halde. İç çekişmesi pilotluk yapmasına engel oluyor. Kendinde tek değer olarak gördüğü pilotluğu yapamadıkça daha da kötü hissediyor kendini. Rei Shinji’yi kurtarmak için kendini feda ediyor, sonunda Rei’in bulunduğu kabin bulunuyor. Ekibin başındaki Ritsuko nedense bunun gizli kalmasını emrediyor. Rei hastanede ve Komutan İkari’nin hesap verdiği, aslında ipleri çeken gizli üst örgüt Seele’ye Rei’in yaşadığını söylemiyorlar, Komutan İkari onun yerine Ritsuko’yu sunuyor onlara.

Asuka ile birlikte gelen Misato’nun eski erkek arkadaşı da çift taraflı çalışıyor; bazı gizli bilgileri öğreniyor ve ortadan kaybolmadan önce bu gizli bilgilerin olduğu bir kapsülü Misato’ya veriyor. NERV üssünde gizli bir bölümün kapısında Ritsuko, Misato ve Shinji’yi görüyoruz. İçeri giriyorlar, Rei’in odası, Rei’in doğduğu yer, başarısız olan Evangelionlar’ın mezarı, İkari Yui’nin kaybolduğu yer de burası. Evalar’ı pilotsuz çalıştırmak için kullanılan model kabinin merkezi, sıvı dolu tankın içinde de bir sürü Rei. Yani Rei model kabinin kendisiymiş aslında.

“İnsan Tanrı’yı buldu, ele geçirmeye çalıştı. Ceza olarak İkinci Darbe gerçekleşti 15 yıl önce. Bulunan Tanrı yok oldu; ama insan kendi eliyle Tanrı’yı yeniden hayata getirmeye çalıştı ve Adam’ı yarattı. Adam’dan Tanrı’ya benzeyen insanları yani Evalar’ı yarattı. Eva da aslında insan; ama ruhu yok. Bu şekilde yaratılıp ruhu olan tek vücut Rei.” diye açıklama yapıyor Ritsuko.

Dışarıda ise şehir yıkılıyor. Herkes başka yerlere taşınıyor. Asuka hiçbir işe yaramıyorum diye isyanlarda. Shinji yalnızım kimse kalmadı diye isyanlarda. Bu sıralarda da 5. çocuk geliyor üsse. Adı Kaoru. Rei ile konuşup “İkimiz de aynıyız, Lilim’in şeklini aldık.” diyor. Daha sonra anlıyoruz ki Lilim dediği aslında insan. Kaoru’nun son Melek olduğu ortaya çıkıyor. Doğrudan üssün içinde saldırıyor; ama Shinji durdurup dışarıya çıkarmayı başarıyor. Zorlu bir sürecin ardından Kaoru’nun da bu sonu kabul edip Shinji’yi ikna etmesiyle Kaoru’yu öldürüyor. Suçluluk duygusu tabii ki var; ama bundan kurtulma çabası da.

Komutan İkari’nin asıl projesi İnsanlık Araç Projesi sonunda faaliyete geçiyor, son bölümde bu projenin içindeki Shinji’yi görüyoruz. Proje herkesin ruhunda eksik olan bir nokta olduğu gerçeğinden yola çıkıp her şeyi başa döndürerek bu eksikliği doldurma amacını taşıyor. Proje herkese uygulanınca da “Herkes tek olacak!” deniyor.

İzlemeye başladıktan sonra hatırladım ki Neon Genesis Evangelion’u birkaç yıl önce de izlemiştim; ama tamamen unutmuşum. Bu yazıların asıl nedeni de bu değil mi zaten? 😇

Yukarıda da bahsettiğim gibi psikolojik öğelerin ön planda olduğu bir anime. Severim böyle türleri; ama işin içinde çok fazla yön olup da her şey açıklanmayınca, dallanıp budaklanınca kendimi aptal gibi hissedip üzülmüyor da değilim. 🙁 Neon Genesis Evangelion serisi filmlerini izledikten belki aydınlanırım. Siz de eski oluşuna bakmayın, izleyin. 🙂

Neon Genesis Evangelion Açılış Müziği: Yoko Takahashi’den A Cruel Angel’s Thesis

Neon Genesis Evangelion Kapanış Müziği: Claire Littley’den Fly Me to the Moon

Muv-Luv Alternative: Total Eclipse

Muv-Luv Alternative: Total Eclipse

Muv-Luv Alternative: Total Eclipse, bir çok ürünün arasında ” Durun bunun animesini de yapalım.” denilerek ortaya çıkmış desek yeri. Muv-Luv 2003’te yetişkinliklere yönelik oyun olarak çıkıyor. Devam oyunları, mangalar, hikayeler derken 2012’de Muv-Luv Alternative: Total Eclipse adlı tefrika roman animeye dönüştürülüyor. Anime serisi ortalama 24:30 dakikalık 24 bölümden oluşuyor. Yönetmenliğini Masaomi Ando yapıyor. Dolu dolu 24 bölüm, olaylar olaylar, toparlayıp yazmak gözümü korkutuyor resmen. Bir yerden başlamak lazım ve başlıyoruz:

Yıl 1967. İnsanoğlu Marslılarla ilk kez temas ediyor. Yalnız bu bir hayli kötü sonuçlar doğuruyor. Tek amacı insanlığı yok etmek olan uzaylılar, BETA, ile 1. Ay Savaşı yapılıyor. 1973 yılına gelindiğinde ise BETA ilk kez dünyaya ayak basıyor. Sonra 1997 yılına zıplayıp esas kızımızın gençliğini görüyoruz. Esas kızımız Yui Takamura Japonya’da Yüzey Pilotluğu Eğitim Okulu’nda öğrenci olarak çıkıyor karşımıza. Bu arada dünyada birçok yer BETA işgaline uğramış, birçok insan ülkesini kaybetmiş ve Japonya da zor bir durumda. 1998’de o kadar zor durumda ki öğrenciler bile bir anda kendilerini savaşın ön saflarında buluyor, Yui 5 arkadaşını bu ilk savaşlarında kaybediyor. Hem de BETA tarafından yenilmek üzereyken kendisine daha öncesinde öldürmesini yalvarır halde. O savaşın sonunda kendine geldiğinde düşünüyor: “Yaşayanlar ölüleri saymayı ne zamandan beri bıraktı acaba? Dünya gerçekten yok oluşa doğru mu gidiyor acaba?”

3 yıl sonra Alaska’daki Birleşmiş Milletler’e ait Yuukon Üssü’ndeyiz. BETAlarla savaşmak için Taktik Yüzey Savaşçıcı – TSF denilen robotlar kullanılıyor ve ülkesini kaybetmiş ülkeler TSF üretim ve geliştirme faaliyetlerine BM bünyesinde bu gibi üslerde devam edebiliyor.

Kahramanlarımız da Japon-Amerikan TSF geliştirme ekibi, XFJ Projesi’nde çalışan insanlar. Bu ekip çok uluslu. Projenin başında Yui Takamura var. Plotlar Amerika’dan Yuuya Bridges; Japon-Amerikan melezi, babasını tanımıyor, dedesi başta olmak üzere insanlardan Japonlarla ilgili hep kötü şeyler duyduğu için kendini sadece Amerikan olarak tanıtıyor. Aynı zamanda Japon olduğunu inkar ediyor. İsveç’ten Stella Bremer; büyük göğüsleri ve nişancılığıyla öne çıkıyor. İtalya’dan Valeria Giacosa; uzun boylu uzun saçlı yakışıklı İtalyan erkeği imajında ve sürekli birilerine asılıyor. Nepal’den Tarisa Manendal; kısa boylu, esmer tenli yenilgiyi kabul edemeyen bir pilot. Ekibin en yüksek rütbelisi, komutanı da Türkiye’den İbrahim Doğulu; vakti zamanında daha yüksek rütbeliyken emirleri hiçe sayıp BETAlardan kaçan mültecilere yardım ettiği için rütbesi düşürülüyor.

Bir de Sovyet ekip var. Meşhur Scarlet Twins denilen kızlar Cryska ve İnia. Bu kızlar da başlı başına bir proje. Bir tür çalışma sonucunda oluşturulmuşlar, harika bir pilotluk sergiliyorlar. İnsan ilişkileri ise ağırlıklı olarak çok kötü. Küçük olan İnia Yuuya’ya ilgi duyuyor. Böylece Yuuya Cryska’nın da dikkatini çekiyor.

Yuuya ve Yui başlarda hiç anlaşamıyor. Projenin bir yer varamayacağını savunuyor; ama zamanla hem buzlar çözülüyor, hem de yakınlaşmalar ve kıskançlıklar başlıyor. Hikayemizdeki esas kızın Yui olduğunu söylemiştik, esas oğlan da Yuuya. Kendini beğenmiş Japon düşmanından “Bu projeyi başarılı hale getireceğim. Herkes Japon TSF’lerinin en iyisi olduğunu görecek.” noktasına geliyor.

Bağımsız çalışmaların yanında ortak çalışmalar da yapılıyor. Bunlardan bir tanesi de Kamçatka’da savaş saflarında yapılacak. Sovyet üssünde kalıyor bütün ekipler. Japonların geliştirdiği yeni bir silah var TSF için. Yui ikna ediyor herkesi ve gizli olmasına rağmen silahı Kamçatka’ya getirtiyor. İlk gün silah görücüye çıkıyor ve inanılmaz bir başarı sergiliyor. Hiç gerçek savaşa katılmamış Yuuya bu silahla dünya rekorunu kırınca herkesin gözüne batmaya başlıyor. Diğer ekiplerden kimse sevmiyor Yuuya’yı. Sovyet ekibi İnia ve Cryska’yı da sevmiyor; ama bunun nedeni başka. Ön saflarda savaşanlar hep Sovyetlerin işgal ettiği ülkelerden çocuklar, Rusları kaçırıp geri kalanları savaşa zorluyorlar. Dönelim plana. Sonraki BETA saldırısında nedense silah çalışmıyor; ama ekibi yine de sahaya çıkmaya zorluyorlar. BETA’lar bitti derken bir anda yer altından üsse doğru gelen bir grup fark ediliyor. Yui ve İbrahim bir dolaplar döndüğünü anlıyor çoktan. Telsizler ve iletişim kanalları kapanıyor. Meydandaki BETA’lar bitmesine rağmen Sovyetler pilotlara yerlerinden ayrılmama emri veriyor önce, sonra da pilotlara birbirlerinden ve üsten uzakta noktalar belirleyip geri çekilme emri verilirken üstekilere de üssü boşaltma emri veriliyor. Tabii ki bütün alet edevat geride kalacak şekilde. Yui ve hangarda saklanmış bir personel geride kalmayı başarıyor. Vincent elindeki radyoyla zar zor Yuuya’ya ulaşıp Yui’nin geride kalıp silahı yok etmeye çalıştığını haber vermeyi başarıyor. Silahı yok etme çalışmaları ise pek başarılı değil, sistem çalışmadığı için. Hangara BETA’lar saldırıyor, her şey bitti derken Stella ve Yuuya Yui’yi kurtarıyor. Yuuya’nın fazla hasarlı TSF’si kaçmayı başaramıyor. Savaşıp köşe sıkışmışken bu kez Sovyet ekip gelip Yuuya’yı kurtarıyor. Uçaklar görünüyor, yardıma geldiklerini düşünen Sovyet ekip bir anda üstlerine inen bombalardan hiç de öyle olmadığını anlıyor. Sonra bir anda Lazer Sınıfı BETA’lar çıkıyor ortaya ve uçakları yok ediyor. Sovyet ekip bunlarla savaşmak için giderken diğer yandan Scarlet Twins geride iz kalmamasını sağlamak için bu ekibi yok etmek amacıyla peşlerinden gönderiliyor ve her şey örtbas edilmiş oluyor.

BM bütün bu olanlardan sonra bir zahmet bu çalışmayı iptal ediyor. Bir sonraki etkinlik Yuukon Üssü’nde farklı ülkelerden ekiplerin birbirlerine karşı savaşması üzerine kurulu. Bu kez Amerika’dan da bir ekip geliyor. Yuuya ile araları iyi değil tabi. Aşk meşk, kıskançlık, rekabet olayları arasında üsse çok sistematik bir saldırı gerçekleştiriliyor Mülteci Kurtuluş Cephesi tarafından. İstekleri gerçek özgürlük ve eşitlik. Bardaki arkadaşları Natalie de onların arasında; ama bizimkilere bilgi vermeye çalışırken bir arkadaşı tarafından öldürülüyor. Teröristler bu bölgede bulunan bir laboratuvardan da haberdar. BETA’lar üzerinde deney yapılan bir laboratuvar… Oradaki BETA’ları salıyorlar. Amerikalılar, Ruslar, teröristlerin içlerindeki hainler herkes bir şeyler saklıyor, Dünya böylesine kötü bir durumdayken bile herkes birbirini yok etme derdinde. Sonunda ise sanki kimse başka hiçbir şey yapmamış gibi BETA’ları yok etme derdine düşüyor. Teröristler başarısız olduklarını görünce intihar ediyor. Teröristlerin de içlerindeki hainlerin de Master dedikleri bir adam var. Bu adam neyin nesi ve amacı ne acaba? Hain grubunun başı Crsyka ve İnia’nın başka bir moda geçmesini sağlıyor. Her şeyi yok etme modu! Gel gör ki kızların içindeki Yuuya aşkı işe yarıyor ve Yuuya’yla savaşırken son anda eski hallerine dönüyorlar.

Sonuç; yaralılar, ölüler, açıklamalar… İnia hastanede yatıyor. Yui Japonya’ya çağırılıyor. Projeye devam edilmeme ihtimali var. Gitme hazırlığında Yuuya kesinlikle geri dönecek diye veda etmiyor. Yui de döneceğim diyor. Gitmeden önce Cryska çıkıyor karşısına. “Sana söylemem gereken bir şey var. ” Kapanış müziğini görüyoruz ama sabredin sonrasında minicik bir kısım daha var.

            Cryska: Düşmanız demek oluyor.

Yui: Hayır, daha karmaşık ve zorlu.

Cryska: Düşmandan daha zorlu olan şey nedir?

Yui: Aşk rakibi.

Bitti. Haydi geçmiş olsun. Bence oldukça sürükleyici bir anime. Nasıl bitmiş 24 bölüm anlamıyor insan. Her şeyden biraz biraz var içinde. Aynen hayatın kendisi gibi… 2016 başlarında bu seriden  Schwarzesmarken romanları da animeye uyarlanmış. Ona da bakalım 🙂

Açılış Müzikleri: Koda Kumi’den Go to the Top ve Aki Hata’dan Doubt the World

Kapanış Müzikleri: Minami Kuribayashi’den Signs – Sakutsuki Hitoyo- ve Ayami’den Revise the World

Muteki Kanban Musume - Ramen Fighter Miki

Muteki Kanban Musume

Muteki Kanban Musume (Yenilmez Servis Elemanı); Jun Sadogawa’nın yazdığı mangadan uyarlanan, 2006 yapımı, 12 bölümlük bir anime. Bölümler yaklaşık 25 dakikadan oluşuyor. Yönetmenliğini ise Nobuo Tomizawa yapıyor.

Kahramanımız Miki Onimaru annesinin işlettiği ramen dükkanında çalışıyor çalışmasına ama ne teslimatları tam vaktinde yapıyor ne de aslında doğru düzgün işe yarıyor. Faydadan çok zarar veriyor desek yeri. 20 yaşında olmasına rağmen çocuk akıllı, çok enerjik, dövüşçü ama diğer yandan da yardıma ihtiyacı olanların yardımına koşan biri. Karşılarında fırını olan Megumi Kannazuki okuldan arkadaşı ve sürekli Megumi ile Miki sürekli kavga ediyor. Megumi ne yaparsa yapsın bir türlü kazanmayı başaramıyor.

Bir de Kankuro Nishiyama var. O da okul döneminde Miki’den çok çekmiş, 4 yıl aradan sonra döndüğü şehirde Miki’yi yenip intikamını almak ve hayata devam edebilmek umuduyla Miki’ye sürekli meydan okuyor. Her seferinde daha sefil halde yenilse de…

Bu dalaşmaları, Miki’nin annesinin tepkileri gibi aslında ekstrem bir ailenin günlük hayatını izliyoruz. 🙂

Açılış Müziği: Masami Okui’den Wild Spice

Kapanış Müziği: Naozumi Takahashi’den Mutekina Smile

Neo Angelique Abyss

Neo Angelique Abyss

Neo Angelique Abyss, Angelique serisinin bir yan ürünü olarak çıkmış. Neo Angelique adlı oyuna dayanıyor. Angelique de aynı şekilde oyun, manga ve anime denemesi olan bir çalışma. 2008’de başlayarak 13 bölümlük 2 sezon halinde yayınlanıyor. İkinci sezon Neo Angelique Abyss Second Age olarak adlandırılmış.

Neo Angelique Abyss en açık haliyle bir kızcağızın etrafında toplanan ve onun için kul köle olan yakışıklı erkekler üzerine kurulu desek pek de yanlış olmaz. Tabi konu daha farklı ama olsun her anında bunu hissediyor insan. Öyle dalyan gibi uzun boylu, yakışıklı, elinden her iş gelen, kibar erkek karakterleri seviyorsanız hiç düşünmeden izleyin. 😀

Konuya gelecek olursak; animenin geçtiği dünya Arcadia’da ara ara Thanatos diye yaratıklar çıkıyor ortaya ve yakaladığının bütün enerjisini sömürüp kupkuru bırakıveriyor. Bu Thanatosları yok etmenin tek yolu arındırma. Bunu yapabilen de çok kişi yok. Kutsal Şehir şövalyeleri ağırlıklı olarak savaşıyor; ama diğerleri de var. Bunlardan bir tanesi Nyx. Yakışıklı mı yakışıklı, beyefendi mi beyefendi, zengin mi zengin, becerikli mi becerikli bir karakter. Nyx bu Thanatoslarla savaşmak için kendi çapınca bir topluluk kurma peşinde. Sağda solda haberini aldığı kişileri grubuna dahil ediyor. Hali hazırda Rayne adlı ülkenin belki de en geç profesörünü almış yanına.

Asıl kahramanımız Angelique ise ailesini Thanatos saldırısında kaybetmiş, doktor olup insanları kurtarmayı amaçlayan, kendi halinde bir lise öğrencisi. Bir gün Angelique’nin okulunun yöneticisi olan Nyx görüşmeye gelip diyor ki: ‘Angelique Angelique sende çok büyük bir güç var, gel bizim ekibe katıl, gel birlikte Hidamari Konağı’nda yaşayalım, hep birlikte Thanatoslarla savaşalım, doktorluktan daha çok insan kurtarırsın bu şekilde, hem Noblesse Oblige var bak.’ diyor. Bu Noblesse Oblige de çok sevdiğim başka bir animede daha geçiyor. Japonlar seviyor demek ki. Nyx bu ifadeyi ‘Eğer elinde bir şeyi yapma gücü varken yapmıyorsan bu da suçtur.’ diye açıklıyor.

Animeye geri dönecek olursak, Angelique sonunda kabul ediyor. Ekibe daha başkaları katılıyor: Aslında bir insan eseri bir biyolojik silah olan JD. Kutsal Şehir’de Gümüş Şövalyeler arasındayken ayrılıp kendini Angelique’ye adayan Hyuuga. Bir de kedi takılıyor Angelique’nin peşine; Ervin. Bu kedide bir şey var ama derken en sonunda görüyoruz tabii ki. Ayrıca gazeteciler Bernard ve Roche var. Onlar da Angelique’ye yardım etmek için ölüp bitiyorlar. Zaten sonradan anlaşılıyor ki meğer Bernard zaten akrabaymış. Hatta ailesi öldükten sonra bir süre Angelique’ye o bakmış falan.

Başta güzel güzel Hidamari Konağı’nda yaşayıp Thanatoslarla savaşıyorlar. Görmelisiniz; her akşam Angelique için yemek yapma yarışına giren yakışıklı erkek karakterler. Angelique’nin Kraliçe Yumurtası olduğunu öğrenince (yani çok yüksek arındırma gücü var, herhangi bir alete de ihtiyaç duymuyor) ünleri artıyor. Aynı oranda düşmanları da sanırım. En büyük düşman da Thanatosların asıl kaynağı olan Erebos adlı mutlak kötülük.

Asıl sürpriz şimdi! (Bu araya gerilim müziği giriyor işte kafanızda dinleyin:)) Erebos Nyx’i ele geçirmiş onun içinde yaşıyormuş. Nyx kontrolü kaybedip Hidamari Konağı’nı yakıyor. Diğerleri zar zor kaçıyor. Her yerde bir anda oluk oluk Thanatoslar oluşmaya başlıyor. Halk suçu Angeliquegillere atıyor.

Öyle ya da böyle geri dönüp eski düşmanlarını dost edinerek Erebos’u yok etmek ve Nyx’i kurtarmak için ellerinden geleni yapıyor ve başarılı da oluyorlar. Kedi Ervin Angelique’ye yol gösteren mutlak bir güç tarafından gönderilmiş yardımcı daha ziyade. Zor zamanlarda yol gösteriyor çaktırmadan.

Neo Angelique Abyss bence güzel bir animeydi, izlerken sıkılmadım. Yakışıklı anime karakterleri hayranı olmadığım için o erkek haremini andıran sahneler biraz sıkıntılıydı; ama izlenebiliyor yine de. 🙂

Neo Angelique Abyss ve Neo Angelique Abyss Second Age Müzikler:

  1. Sezon Açılış: Hiroki Takahashi, Toru Oukawa, Masaya Onosaka ve Daisuke Ono’dan Joy to the World
  2. Sezon Açılış: Ōbuhantā 4’ten (Hiroki Takahashi, Toru Oukawa, Masaya Onosaka ve Daisuke Ono) Silent Destiny
  1. Sezon Kapanış: Tegomass’tan Ai Ai Gasa
  2. Sezon Kapanış: Tegomass’tan Kataomoi no Chiisana Koi
Murder Princess - Mādā Purinsesu

Murder Princess

Murder Princess Sekihiko Inui’nin 2005-2007 yılları arasında yayınlanan mangasından uyarlanan, 2007 yılında gösterilen  6 bölümlük bir anime. Yani deneme yapılıp kısa kesilmiş. Bölümler ortalama 24 dakika sürüyor.

Anime sarayda bir isyanla başlıyor. Prenses gizli geçitten kaçırılıyor, hizmetçisi prensesin yerine geçiyor şeklinde klasik bir akış. Sonrasında kaçan Prenses Alita ormanda bir canavarla karşılaşıyor, korkuyla koşarken ödül avcısı  Master Faris’le karşılaşıyor. Canavar peşinden gelince paniğe kapılan Prenses Alita ikisinin birden uçurumdan düşmesine neden oluyor. Düşerken bir ışık, aşağıya nispeten yavaş bir iniş ve sonucunda ruhlarının yer değiştirmesi. Ruhlar Yasası deniyormuş buna, iki kişi aynı anda ölümle karşı karşıya kalınca yer değiştirebilirlermiş. Sonuç olarak prenses ödül avcısının, ödül avcısı da prensesin vücudunda.

Prenses Alita gözünün önünde devasa bir canavarı öldüren Faris’ten sarayı ve ülkeyi kurtarmasını istiyor ve ödül olarak da kendini sunuyor. Faris kabul ediyor. Yanındaki iki yaratık yardımcısı ve prensesle saraya gidiyorlar. İsyanın başındaki profesörü yeniyorlar ve Faris prensesin vücudunda taç giyiyor.

Profesör geri adım atmıyor, yine saldırıyor hem de taç giyme seremonisi sonrasında yapılan geçit töreninde. Prenses canavarı öldürüyor ve halkın güvenini kazanıyor. Bu arada Faris’in vücudundaki Prenses Alita da öldürülen eski hizmetçisinin adını alarak Mirano adıyla Prenses’e hizmet ediyor. Profesör Mirano’yu kaçırmayı başarıyor. Prenses kurtarmak için gittiğinde gizemli bir savaşçı yardım ediyor. Bir de bakıyorlar ki bu gizemli savaşçı uzun süredir haber alınamayan Prens Kaito! Aman Allah’ım gerçek kral geri döndü. 😀 Kaito taç giyiyor, ama Kaito’yu zırhının içinde bir cadıyla işler çevirirken de gördüğümüz için aslında kötü adam olduğunu anlıyoruz çoktan. Sadece amacını bilmiyoruz; ama onu da öğreneceğiz elbet. Zaten hepi topu 6 bölüm. 😀

Cadı Prenses Alita’yı gizli odaya götürüp kapısını açmaya çalışıyor. Bir şeylerin ters gittiğini anlayan prenses cadıyla savaşmaya başlıyor. Bu arada cadı şu an prenses kılığındaki Faris’in köyünü yakıp babasını öldüren kişi. Prenses ve Cadı savaşırken araya zırhıyla Kaito giriyor. Çarpışma taht odasının duvarlarının yıkılmasına neden olunca Prens Kaito asıl asiler bunlar diyerek Prenses ve ekibini hedef gösterince çevreleri sarılıyor.

Zar zor kaçıyorlar, prenses yaralı. Kaçarken profesörün yardımcısı robot kızları da yanlarına alıyorlar. Kızlar profesör de cadı tarafından kullanıldı, her şey Teoria yüzünden deyince Prenses Alita ‘Nedir peki bu Teoria?’ diye soruyor haklı olarak.

Açıklıyoruz; Teoria geçmiş döneme ait teknolojinin kaynağı. Bir zamanlar insanlık Teoria ile bilim ve teknolojinin zirvesine ulaşıyor. Sonucunda ise bu teknolojiyle ormanlardaki canavarlar veya Faris’in yardımcıları gibi yaratıklar oluşturulup herkes birbiriyle savaşıyor. İnsanlık tamamen yok olmanın eşiğindeyken geriye kalan birkaç kişi Teoria’yı bir yere kilitleyip kullanımını yasaklıyor. İnsanlık tarihi yeniden başlarken Teoria’nın kilidini açma ve kullanma hakkı sadece bir ailenin kız çocuklarına veriliyor. Şu anki kilit kim dersiniz? Tabii ki Prenses Alita başka kim olacaktı?!

Bilgiler tamam, Teoria ile her şeyi yapmak mümkün. Vücutlarına geri de dönebilirler. Kızlar bunun peşinde ama daha önemlisi kötü Prens Kaito’yu durdurmak istiyorlar. Zar zor şehre dönüp gece saraya baskın yapıyorlar. Saraydaki herkes zaten bunları beklediği için bu açıdan başarılı olduğu söylenemez. Prenses Alita, Mirano, cadı ve Prens Kaito gizli odaya giriyor. Kıran kırana mücadeleyi Prenses Alita kazanıyor; ama Teoria aktif edilmiş halde. Durdurmanın tek yolu tamamen durdurmak. Eğer bunu yaparlarsa Faris’in yardımcıları dahil eski teknolojiyle hayatta olan her şey de yok olacak. Zor bir karar olsa da sonunda durduruyorlar. Yardımcılar veda ediyor Masterlarına. 😢

Sürekli savaş meydanlarında yer alan Prenses Alita’ya düşmanları Murder Princess adını takıyor. Kendi çaplarında düzen kurup öyle yaşamaya devam ediyorlar işte. 🙂

Müzikler:

Açılış Müziği: BACK-ON’dan Hikari Sasuhou

Kapanış Müziği: Romi Park’tan Naked Flower

Neoranga anime

Neoranga

Neoranga 1998 yapımı 2 sezonda 48 bölümden oluşan bir anime. 48 bölüm olduğuna bakmayın, bölümler 12 dakika dahi sürmüyor.

Shimabara kardeşler ailesini kaybetmiş, abla Minami’nin evi geçindirdiği 3 kız kardeş. Bir gün evlerine bir çocuk geliyor. Barou Hanedanlığı’ndan geldiğini, yeğenleri olduğunu, ağabeyleri Masaru’nun öldüğünü, krallığın kalıtsal olarak kendilerine geçtiğini ve Barou Adası’na davet edildiklerini söylüyor. Kız kardeşler başta önemsemeseler de bedava tatil fikriyle gitmeye karar veriyorlar.

Shimabara kardeşler adayı koruyan Tanrı Neoranga’yı öğreniyorlar. Taşların üstüne kazınmış şekillerin oynaması kızları o kadar da etkilemeyince Neoranga’ya seslenmeleri söyleniyor. Sonuç; sular arasından yükselen dev bir yaratık: Neoranga. Tokyo’daki yaşantılarına geri dönüyorlar; ama Ranga da onlarla birlikte gidiyor. Başta büyük bir kriz olsa da Amerika’nın Barou Hanedanlığı’nı tanıması gibi gelişmelerle Japon Hükümeti de geçici olarak saldırmayı bırakıyor.

Shimabara kardeşler içinse Kaotik bir hayatın başlangıcı olduğu su götürmez. Siyasi olaylar, mahallelilerin tepkileri. Bahçelerinde ülke içi hatta uluslararası sorun haline gelen bir Tanrı. Ranga’nın gücünü iyilik için, adalet için kullanabileceklerine inanıyorlar. Abla Minami şirketinin batmasının ve kardeşlerinin okul paralarının da etkisiyle Ranga üzerinden gelir etmeye odaklanmış olarak çıkıyor karşımıza.

Japonya’daki gizli bir örgüt olan Kyoshinkai içinde barındırdığı siyasiler aracılığıyla resmiyet kazanıyor. Kyoshin adı verilen, Ranga’ya benzeyen yaratıkları Japonya’nın çeşitli yerlerinden bulup uyandırıyor ve Ranga’ya karşı savaşıyorlar. En sonuncusu ve en güçlüsü dedikleri İbuki ile öyle bir propaganda yapıyorlar ki, insanlar İbuki diyor başka bir şey demiyor. Bence propagandanın planlama aşamasındaki sahnesi ilgi çekici. Birkaç kişilik görüşmede İbuki’yi tıpkı başka şeyleri yaptıkları gibi meşhur edeceklerini, insanların ona inanacağını söylüyorlar. Gerçeklik payı fazlasıyla olsa gerek.

Uzayda bir solucan deliği oluşuyor. Buradan dünyadaki her ülkeye bir anlamda binicisi olan, Curiotes denilen insan üstü canlılarla Kyoshin geliyor. Bunların mesajı Ranga’nın yok edilmesi, yoksa dünya yok olacak! Doğal olarak herkes Shimabara kardeşlere ve Ranga’ya yüz çeviriyor. Saldırılar sonunda Ranga ağır yara alıyor.

Bu arada bir gün ağabey Masaru çıkıp geliyor. Meğer ağabey ölmemiş, bir nevi evrim geçirmiş. İnsanın bir üstü, ölmeyen ve uzaydaki tek Tanrı dedikleri Tao’nun hizmetine giren biri haline gelmiş. Kyoshinler Curioteslerin araçları gibi. Amaç tek Tanrı Tao’nun korunması. Ranga ise diğerlerinden farklı. Tao her şeyi ele geçirmeye çalışırken buna karşı çıkıyor. Tao ve Kyoshinlerle savaşıyor. Hiçbir Curiotes Ranga’yı alt edemiyor. En sonunda bir insan Ranga’yı mühürlemeyi başarıyor. Öylece okyanusun altında uyumaya geçiyor Ranga, ta ki Shimabara kardeşler gelinceye kadar.

Ağabey kardeşlerinden yardım istiyor Neoranga’yı yok etmek için. Yuuhi ve Minami ağabeylerini izliyor. Ushio karşı çıkıyor ve Ranga’ya gidiyor. Yuuhi ağabeyini oyuna getirip Kyoshin’i Akasa’ya zarar vedikten sonra Minami’yi de ikna edip Ushio’nun yanına Ranga’ya geri dönüyor. Ranga evrim geçirerek gelişiyor.

Sonrası zafer! Neoranga yine galip geliyor. Kyoshinler ile ağabey Masaru uzaya geri dönüyor ve solucan deliği kapanıyor. Yuuhi Tao ile savaşmak için uzaya gitmeyi teklif ediyor. Ushio karşı çıkıyor. Kardeşler arasında geçen özgürlük, savaş ve kişilerin cenneti üzerine geçen konuşma ilgi çekici. Tao tekrar uyanıp da kaçacak yerleri kalmayana kadar hayatlarına devam edecekler gibi duruyor.

Genel olarak bayıldığımı söyleyemem, hatta bazen sıkıldım bile; ama Kyoshinkai gibi bir örgüt ve işleyiş şekli, birkaç insanın halkı düzene sokmak için mutlaka her şeyin alt üst olması gerektiği inancı oldukça ilginç. Bu inanca bir tek animede de rastlamıyoruz. Tarih dedikodularında da mutlaka karşımıza çıkar. Bu sizce de gerçek olduğu anlamına gelmiyor mu?

Müzikler:

 İlk 24 bölüm açılış müziği: Yūko Miyamura, Yuuko Sumitomo ve Eri Sendai’dan Kaze no Nemuru Shima

İlk 24 bölüm kapanış müziği: Masaaki Ito’dan Prologue ~A City In The Sky

İkinci sezon açılış müziği: Kuniaki Haishima’dan Kami to Nare

İkinci sezon kapanış müziği: Yūko Miyamura, Yuuko Sumitomo ve Eri Sendai’dan Kawaki No Miwa Ni Te.

Muramasa

Muramasa 1987 yapımı, yaklaşık 9 dakikalık bir film. Doğal olarak kaba çizimler görüyoruz, klasik bir müzik duyuyoruz. Filmin başında bir yazı çıkıyor: ‘İnsanları kukla gibi öldüren bir silaha sahip olan adam; kendisinin ne ara o kuklaya dönüştüğünü fark etmez.’

Köy görüntülerinin devamında bir samuray geliyor ekrana, ormanlık bir yolda ilerlerken insan şekilli samandan bir korkuluğa saplanmış bir kılıç buluyor. Kılıcı alıp evine gidiyor, bakarken kılıçtan kötülük yayıldığını görüyorsunuz. Muhtemelen de samurayı ele geçiriyor. Adam aynı o kılıcı çıkardığı samandan korkuluk gibi gördüğü bir sürü insanı katlediyor rüyasında. Sonra tabii ki rüya gerçek oluyor. Yaptıklarından dehşete düşse de elinden aksi gelmiyor.

Bir çocuğu öldürmek üzereyken kılıca karşı gelmeyi başarıyor. Oradan kaçarken kendi vücudunun samandan bir korkuluğa dönüşmeye başladığını görüyor. En son bir ağaca yaslanıp kılıcı kendine saplıyor ve tamamen korkuluğa dönüşüyor.

Sonra başka bir samuray görüyoruz. Aynı ormanlık yoldan giden ve kılıç saplı samandan korkuluğu gören…

O da aynı hataya düşecek ve kötülük böylece devam edecek sanırım.

Natsume Yuujinchou – Natsume’nin Arkadaşlık Defteri

Natsume Yuujinchou Yuki Midorikawa’nın manga serisinden uyarlanmış bir anime. Manga o kadar beğeni kazanmış ki; 2008 yılında ilk kez düzenlenen Manga Taishou ödülleri finalistleri arasında yerini almış. Anlaşılan o ki kazanamamış; ancak bu çok güzel olmadığı anlamına gelmiyor. 🙂

Anime ise 5. sezonda ve devam ediyor. Şöyle bir bakayım diye açıp işlerime ara verecek seviyede izlememe neden oldu. Bu açıdan bakarsak kötü, kaka, izlemeyin sakın. 😀 Sezonlar 13 bölüm, her bir bölüm  ortalama 22-23 dakika sürüyor.

Kahramanımız Natsume Takashi lise öğrencisi bir genç. Anneannesi Natsume Reiko’nun gücünü miras almış ve Japonca’da ‘ayakashi, youkai’ denen her tür ruh, hayalet, tanrı (Japonya’da bolca vardır bunlardan da), cin gibi yaratıkları görebiliyor. Ailesi küçük yaşta öldüğü için Natsume dönüşümlü olarak akrabalarının yanında kalıyor. Küçücük yaşı ve ailesini kaybetme travmasına başkalarının göremediği ve başına musallat olan yaratıkları da ekleyince dışarıdan garip davranan, sürekli yalan söyleyen biri gibi göründüğü için hiçbir akrabası uzun süre yanlarında kalmasını istemediği için sürekli yer değiştiriyor. Aynı sebepten ötürü arkadaşı da yok. Olsa da kısa sürede başka bir yere taşındığı için kaybederdi herhalde.

Aslında her yeni bir okula transfer oluşunda hemen birileri yanına yaklaşıp arkadaş olmaya çalışıyor; ama kısa süre içinde bir youkai başına gelip garip şeyler yapmasına neden olduğu için insanlar aynı hızda uzaklaşmayı tercih ediyor.

Bütün bu sebeplerden ötürü haklı olarak onlardan nefret ediyor. Sonra bir gün işler yine karışmışken uzak bir akraba çıkıp geliyor ve biz Takashi’ye bakmak istiyoruz diyorlar. Tabii ki en son akrabanın canına minnet. Toukosan ve Shigerusan çocukları olmayan bir çift. Kucak açıyorlar Takashi’ye, o da onları çok seviyor. Okulda hemen arkadaşlar buluyor. Ama youkailar da boş durmuyor tabii. Çalışmalara devam. Tam da bu sıralarda bir youkaidan kaçmaya çalışırken başka bir tanesine denk geliyor. Şans kedisi maneki neko şeklinde olan bu youkai meğersem Reiko’nun tadınığıymış. Reiko youkailarla düello yapıp onları yenmenin karşılığında isimlerini bir kağıda yazmalarını istiyormuş. Bu kağıtlardan oluşturduğu defter de seriye adını veren Natsume’nin Arkadaşlık Defteri. Yalnız bu defter Reiko’ya adını yazan youkaiları kontrol etme gücü de verdiği için çok tehlikeli. Bu gücü nedeniyle defter içinde adı olan, olmayan bir sürü youkai tarafından ele geçirilmeye çalışılıyor.

Natsume maneki neko şeklinde, asıl adı Madara olan ama Nyanko Sensei adını verdiği oldukça güçlü youkai ile bir anlaşma yapıyor. Takashi defterdeki adı bulunan youkailara adlarını geri verecek. Nyanko Sensei de bu süre zarfında Natsume’nin koruması olacak. Eğer hayatı boyunca hepsini geri veremezse Nyanko Sensei defterin kalan kısmını miras alacak ve Natsume’yi yiyecek. Ne kadar masum bir anlaşma değil mi? 😀 😀

Böylece Natsume’nin anneannesi Reiko’yu tanıma, youkailar ve insanlarla olan ilişkilerini gözden geçirme, yanında bulunduğu aileyi korumak isteme, youkai olsun insan olsun iyilik yapma duygularını kaybetmeme, bu arada defterde adı olan youkailara denk geldikçe isimlerini geri verme, arkadaş edinme, çeşitli nedenlerle youkaiları gördüğünü bilmelerine rağmen hala onunla kalan arkadaşlar edinme, onlarla nasıl iletişim kurması gerektiğini öğrenme, youkaiları gören, hatta zararlı olanları kovma işleri yapan ve bunun için başka youkaiları hizmetine alan insanlarla olan maceraları başlıyor ve hala devam ediyor.

Youkai kovucular da kendi aralarında iyi niyetli ve kötü niyetli olarak ikiye ayrılıyor bu arada. Mesela Natorisan var. Ailesi eskiden bu işi yapıyormuş. Youkai gören biri çıkmamış aileden. Bırakmak zorunda kalmışlar. Sonra Natorisan kendi vücudunda dolaşan kertenkele görünümlü bir youkai ile dünyaya gelip aile işini yeniden başlatmaya karar vermiş. Görünürde ise meşhur bir oyuncu. Bir de Matoba ailesi var. Onlar da kötü olanlar. Youkailar kötüdür, kullanabiliyorsan kullan, kullanamıyorsan yok et veya mühürle mantığıyla hareket ediyorlar.

2005’te başlayan mangası da 2008’de başlayan animesi de devam ediyor Natsume Yuujinchou’nun. Bakalım nasıl maceralar var? Natsume defterde adı olan youkaiların hepsine adlarını geri verebilecek mi? Hayatının bundan sonraki kısmı nasıl olacak? Daha da önemlisi bunları görebilecek miyiz? İnşallah devam ederler yazmaya ve çekmeye de görebiliriz biz de. 🙂

Açılış ve Kapanış Müzikleri

Sezon 1 Açılış: Shūhei Kita’dan Issei no Sei

Sezon 1 Kapanış: Kousuke Atari’den Natsu Yūzora

Sezon 2 Açılış: Long Shot Party’den Ano Hi Time Machine

Sezon 2 Kapanış: Kourin’den Aishiteru

Sezon 3 Açılış: HOW MERRY MARRY’den Boku ni Dekiru Koto

Sezon 3 Kapanış: Kousuke Atari’den  Kimi no Kakera

Sezon 4 Açılış: Hiiragi’den Ima, Kono Toki

Sezon 4 Kapanış: Marina Kawano’dan Takaramono

Sezon 5 Açılış: Sasanomaly’den Takarabako

Sezon 5 Kapanış: Aimer’den Akane Sasu