What You See Is What You Get: My Autobiography – Alan Sugar

What You See Is What You Get, Alan Sugar’ın fakir bir ailenin küçük oğlundan baronluğa uzanan hayat hikayesini anlattığı bir otobiyografi kitabı. Kitap 2011 yılında, 640 sayfa olarak yayınlanıyor. Ben e-kitap okuduğum için sayfa sayısını ancak araştırınca öğrendim; ama uzun bir kitap olduğunu anlamamak elde değil. Ara vermelerle birlikte ancak 3 ayda bitirebilmişim, ki bu haftada 1 kitap hedefimi alt üst etmeye fazlasıyla yettiğini gösteriyor.

Alan Sugar gerçekten küçüklükten başlıyor anlatmaya. Ailesinden, çevresinden, ekonomik durumlarından, okul arkadaşlarından bahsediyor. Daha okul yıllarında keşfettiği girişimci ruhunun erken yaşlarda kazandırdığı paraları anlatıyor. Okula devam etmeme kararı alıp bir bakanlığın sınavına giriyor. Kazanıp çalışmaya da başlıyor; ancak hem ortamın kendisine uygun olmaması hem de dışarıda yaptığı ek işlerden elde ettiği gelirin daha cazip gelmesi girişimci ruhunu okşuyor ve bakanlıktaki işinden ayrılıyor. Tamamen satış işine giriyor: önce birinin yanında, sonra toptancılardan aldığı malları satarak, en son da kendine şirket kurarak. Amstrad şirketinin kuruluşunu anlatıyor. Sadece ücret karşılığı çalışan ve aksinin olabileceğine inanmayan babasının ‘Peki şimdi senin paranı kim ödeyecek?’ sorusuna rağmen kendi işlerini yapmanın peşinden koşuyor.

Eşiyle nasıl tanıştığını, nasıl evlendiğini, eşinin ailesini, kendi ailesini, çocuklarını da anlatıyor arada. Kendi şirketinde çalışmak isteyen çocuklarının da ilk adımdan başladığını, onlara kesinlikle ayrıcalık yapılmaması gerektiği konusunda çalışanlarına da talimat verdiğini, kendisinin de yapmadığını anlatıyor. Böylece en azından çalışma konusunda başarılı çocuklar yetiştirmeyi başarabilmiş. Ancak ne olursa olsun en çok göreceğiniz şey her ayrıntısıyla iş. Kendini tamamen işe adamış biri. Yaptığı anlaşmalar, girişimler, ortaklıklar, üretim süreçleri hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler var.

Amstrad giderek büyüyor, halka açılıyor, değerleniyor ve değerleniyor. Bir dönem zor durumda olan bir spor kulübünü satın alıyor. Spor kulübüyle ilgili bölümler de oldukça uzun. (İşin aslı bu kısımlarda o kadar sıkıldım ki atlayarak okudum.) Şirketin durumu, değişen ekonomik koşullar vs. ile ilerliyor kitap.

Türkiye’de de Çaylak adıyla çekilen, The Apprantice adlı yarışma programını yapmaya başlıyor. Özgün ve kendinden emin tavrı insanları çok etkiliyor, program büyük bir başarı elde ediyor. Ben de Alan Sugar’ı bu programdan biliyorum zaten. Ortalama 12 kişinin katılıp iki takım halinde haftalık görevlerle kıyasıya yarıştığı ve sonunda Alan Sugar tarafından işe alınma ya da Alan Sugar’la ortak olma şansını elde ettiği bir yarışma programı. Oldukça eğlencelidir, girişimci bir ruhunuz varsa çok şey öğrenebilirsiniz.

Bir dönem bakanlık teklifi alıyor. TV programını bırakmak istemediği için sadece danışman olarak Lordlar Kamarası’na katılıyor. Eski dönemlere özlemle bir dev haline gelen şirketini satıyor ve girişimci ruhunu yeniden yakalayabileceği küçük bir şirket kuruyor. Emeklilik yaşı gelmiş; ama hala tutkulu, tutkusunu kaybetme noktasında kendine yeniden bir tutku oluşturan/bulan bir iş adamı, Lord Alan Sugar olarak bitiriyor kitabını.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir